Dünya Hayatında Huzurun Sırrı

1
8021

Rahat yaşamak isteyen insan, önce şu sorunun cevabını vermek zorundadır: Biz neyiz?

Beden olarak topraktan bir heykel… Ama Allah’ın nuruyla nurlandırdığı, sıfatıyla sıfatlandırdığı bir heykel… Allah, bu heykele hayy esmasıyla hayat, alîm ismiyle ilim, basîr ismiyle göz, semi’ ismiyle kulak, iradesiyle hakimiyet ve kudretiyle kudret eli vermiştir. Bu verdikleri bizim midir? Hayır. Veren, o verdiklerini alıverdiği anda yapabileceğimiz bir şey kalmaz. O halde, kibirlenip ululanmanın, “Malım, mülküm” diye övünüp üzülmenin, ölenin arkasından yas tutmanın veya bir başka olaya sevinmenin ne anlamı vardır?

İnsan, ölünün arkasından, onun suretine alışılmış olduğu için tasalanır ama yas tutmak doğru değildir. Çünkü tevhide vâkıf olanlar, gidenin kalan sevdiklerinde yaşadığını bilirler. Ayrılış, sadece beden yönündendir. Giden, kainat olmuştur. Kalansa bir et parçasından ibarettir. Gidenle kalan arasındaki bedensel fark bundan ibarettir.

Bu kanaata varıldıktan sonra da şu iki şeye dikkat etmek gerekir. Birincisi, kendine değil başkalarına çalışmak, ikincisi de neden, niçinden, yani çun ü çerâdan vazgeçmek. Bu ikisini başarabilen cennette yaşar.

Bir insan niçin tahsil yapar? İleriki hayatını müreffeh geçirebilmek için… Bu durum, zâhirî ilimlerin tahsilinde de manevi ilimlerin tahsilinde de aynıdır.

Dünyanın tadını kaçıran faktörlerin başında cehalet ve ihmalkarlık gelir. Doğuştan kalça çıkığı olan bir çocuğun topallığının farkına varılmaması yahut verıldığı halde ihmal edilip zamanında tedavi ettirilmemesi, o arızanın ileri yaşlarda tedavisini imkansız hale getireceği için hastayı ömür boyu rahatsız ve huzursuz yaşamaya mahkum edecektir.

İnsan, kendi varlığıyla mesut ve bahtiyar olamaz. Saadet, kula ancak Allah tarafından bahşedilebilir. Bu bahşın olabilmesi için de önce Allah’ı bulmak gerekir ki bunun yolu da Lâ olmaktan geçer. Çünkü varlık Allah’ın varlığıdır.

Dünya yaşantısında rahat ve huzur içinde olabilmenin sırlarından biri de geçmiş ve gelecekle ilgili düşüncelerden arınmaktır. Geçmiş geçmiştir, geri getirilemez. Geleceğin ne getireceğini ise kestirmek mümkün değildir. O zaman geriye kalan şu andır ve bunu “Dem bu demdir” diye düşünüp değerlendirmeye çalışmak gerekir.

Dünyada rahatlık, insanın haline şükretmesiyle sağlanır. Zenginlik ve fakirlik insanın düşüncesindedir. Kişi görünüşte fakir olabilir, ama içine bakıldığında ondan zengin kimse yoktur. Diğer taraftan, dıştan zengin görünen biri, kimseye zırnık koklatmayacak kadar fakir olabilir. Bu nedenle Allah’a “Ver veya verme” diye değil, “İstediğin gibi olayım yeter” diyerek dua etmek lazımdır. Çünkü Allah böyle diyen ve bu şekilde kendisine teslim olan kulunu hiçbir zaman rezil etmez. Böyle kullarının işini kolaylaştırır.

Dünyada rahat ve huzur içinde yaşayabilmek için insan, bazı şeyleri oluruna bırakıp olduğu gibi kabullenmeyi öğrenmelidir. Bazı sanatçıları görüyoruz… Yüzlerindeki kırışıklıktan rahatsız olup kazançlarının büyük bir kısmını estetik cerrahlara akıtıp duruyorlar. Hatta içlerinde suratlarını def gibi gerdirip adeta ağzını kapatamaz duruma gelenler de vardır. Böyleleri ne yaparlarsa yapsınlar, beden elbiseleri er ya da geç eskiyecek ve sonunda dikiş tutmaz hale gelecektir. Halbuki bu kişiler böyle şeylerle uğraşacaklarına durumu kabul etseler, şu kısacık ömürlerinde çok daha rahat ve huzurlu olabilirler.

Her insanın bu aleme gelişinde kendisine verilmiş bir görevi vardır. Bu görevi severek ve layıkıyla yapanların yaşantısı rahat ve huzurlu geçer. O kişi, bu görevi nasıl olsa yapacaktır. Sevmeden yapmaya kalkarsa görev ona zor gelir ve yaparken huzursuz olur. İnsan, zor dahi olsa yapmaya mecbur olduğu görevini bu bilinçle, severek yaparsa huzur ve rahatı bulur.

İşi severek yapmak, Allah’a itaat etmek demektir. Aynı iş kerhen yapılırsa Allah yine dediğini yaptırmış ama bu kez yapan sıkıntı çekmiş olur. İnsan nasıl olsa bu sahne-i âlemde kendisine verilmiş olan rolü yapacaktır. Severek yaparsa başarılı olur ve alkışlanır. Zorla ve beceriksizce yaparsa yuhalanmaktan kurtulamaz. Alkışlandığında sevinip yuhalandığında üzülecek olan yine kendisi olduğuna göre herkes tercihini bu bilinçle yapmalıdır.

KaynakLütfi Filiz, 'Noktanın Sonsuzluğu'
Avatar
Alem ancak ilimle anlaşılabilir. İlim arttıkça da alemler değişir ve çoğalır. İşte biz bu ayrı ayrı alemleri süratle bir noktada toplayabildiğimizde insan oluruz.

Bu yazılar da ilginizi çekebilir


1 Yorum

  1. Manevi huzuru bu kadar net ve anlaşılablir olarak baska bi yerde bulamadm. Anlatmnızı çok beğendim. Allah ta sizi sevindirsin inşallah

YORUM YAP

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz