Waldorf Anaokullarının Dört Benzersiz Özelliği

0
1312

Bir Waldorf anaokulunu özel ve farklı kılan sebepler nelerdir? Yapılan faaliyetin ve odaklanmanın uğultusu içinde huzurlu bir sakinlik vardır, öğretmenler sessizce konuşur ve usulca şarkı söyler ve çocuklar odanın içinde istedikleri an güven içinde hareket ederler.

Bu doğal ortama katkıda bulunan pek çok öğe bulunmaktadır: doğal sınıf tasarımı, taze ekmek ya da çorbanın kokusu ya da öğretmenlerin belli bir amaca yönelik çalışma yaparken odanın içinde hareket etme şekilleri gibi.

Ayrıca, Waldorf anaokulunda erken çocukluk sınıflarımızın günlük ritmine hakim, daha derinden işleyen sosyal, duygusal ve akademik bir öğrenme düzeyi vardır.

Derinden işleyen bir öğrenme düzeyi diyoruz, çünkü çocuklar eve geldiklerinde ne öğrendiklerine dair sorulduğunda asla rapor vermeyeceklerdir. Bu yaşa özel atmosfer, oyun temelli öğrenmeye ve öğretmen modellemeye odaklanmıştır. Çocuklar, bunun yerine hayali oyunlarını, kukla gösterisini veya dışarıda geçirdikleri zamanı anlatırlar, veya ekmek yapmaya veya yerleri silmeye nasıl yardım ettikleriyle övünürler.

İşte bir Waldorf anaokulunu meydana getiren ve onu erken çocukluk dönemi eğitim alanındaki diğer akımlardan ayıran dört eşsiz yön:

Oyun Temelli Öğrenme

Waldorf erken çocuklukta öğrenme, 3-6 yaş arası çocuklar için gelişimsel olarak uygundur. Bu çağda öğrenecek en iyi şey, kendi kendine oynanan oyundur. Birçok erken dönem eğitim uzmanı, erken çocukluk döneminde gelişimsel olarak uygun, oyun temelli öğrenmeyi önemle tavsiye etmektedir.

Yeni Zelanda’da yapılan bir araştırma, ‘Yedi yaşına gelene kadar örgün eğitimin dışında tutulan öğrencilerle beş yaşında normal ders gören öğrencilerin aynı düzeyde performans sergilediklerini’ ve ‘Okuma becerileri değerlendirildiklerinde ise okumaya geç başlayanların erken başlayan yaşıtlarını 10 yaşında yakaladıklarını’ göstermiştir.

Harvard Education Letter ise erken çocukluk dönemi eğilimi olan ‘yazılı müfredat ve azaltılmış tatili’, ‘ciddi bir endişe’ kaynağı olarak nitelendiriyor. Araştırmacılar, özellikle ‘Çocuklar daha da mı zekileşti? Daha erken birşeyler öğrenmeye başlayabilirler mi? Modern kültürün çocuk gelişimi üzerindeki etkisi ne oldu? Cevaplar şaşırtıcı oldu: Hayır, hayır ve hiç bir şekilde…’

Gerçek şu ki, çocuklar oyun yoluyla her türlü gerekli becerileri öğreniyorlar. Kendi başına oynanan oyun, sinir sisteminin gelişimini, sosyal becerileri ve akranlarla iletişimi geliştiriyor, büyük ve küçük motor becerileri ilerletiyor ve motor planlama ve koordinasyonunu güçlendiriyor.

Bununla birlikte, bu, öğretmenlerin sadece oyun ortamı sağladıkları anlamına gelmemektedir. Çocuklar günlerinin oyunla dolduğunu düşünürken öğretmenleri çocukların gelişen becerilerine odaklanırlar.

“Araştırmalar, oyun temelli programların daha akademik odaklı anaokullarına göre daha fazla kazanç sağladığını gösteriyor” – Washington Post, Ocak 2015

Okul Öncesi Deneyimsel Temeller

Yaratıcı oyun, hikaye zamanı, sanatsal aktiviteler ve açık alan keşifleri sayesinde çocuklar aslında dil gelişimi, temel matematik, akranlarla birlikte çalışma, dinleme becerileri, dikkat sürelerini uzatma ve hafıza geliştirme üzerinde çalışmış olurlar.

Örneğin, çocuklar yaratıcı oyun sırasında çok çeşitli doğal oyuncak ve materyalle oynarken ve hayal kurarken, akranlarıyla etkileşim kurma, problem çözme ve görevleri tamamlama becerilerini ve hayal güçlerini geliştiriyorlar.

Hikaye zamanı, günün özlü sözü veya kukla gösterisi için sessizce otururken, hatırlama ve hatırlatmayı, aralıklarla dinlemeyi, kelime dağarcığını genişletmeyi ve sözcüklerin seslerini ve anlamlarını öğreniyorlar.

Bir anaokulundaki hikaye zamanı, Waldorf’un okumayı öğretme yaklaşımı açısından özellikle önemlidir, çünkü bu şekilde bir çocuğun ses becerilerinden önce anlama becerileri geliştirilmiş olur.

Bir sözcük söylendiğinde onu dinleme, anlama ve anlamını çıkarma, hayal etme, ileride okuduğunu anlamanın başlangıcıdır; bir sayfa üzerindeki sözcükler sayfada durduğu gibi durmamalı ve akıllarında bir zenginliğe dönüşmelidir.

Waldorf erken çocukluk dönemi öğrencileri, balmumundan modelleme, mum boya ile çizim, dikiş ve parmak örgüsü gibi birçok farklı sanatsal etkinlikle vakit geçirirler. Bu etkinliklerle küçük motor beceriler, bir göreve uzayan sürelerle odaklanma becerisi gelişir ve parmak örgüsü, birbirine geçen motifleri sayma ve anlama gibi matematiğin temellerini destekler.

Atıştırmalık zaman bile öğrenme zamanıdır. Bu grup faaliyeti, sosyal etkileşimi, yönlendirmeyi takip etmeyi öğretir ve yemek pişirmenin kapsadığı bazı bilim ve matematik temellerine giriş niteliğindedir.

Duyusal Bütünleşme

Waldorf, çocuğun bütününü eğitmek için çabalar ve bu da duyuları ve onların beden ve hareketle olan ilişkilerini kapsar. Uzmanlar, ‘duyusal bütünleşme’ olarak adlandırılan, özellikle görsel ve işitsel işlemlerle, duyumları etkili bir şekilde işleme ve organize etme becerisinin neden öğrenme için temel olduğunu anlamaya başlıyorlar.

Waldorf anaokulu, küçük çocuklarda duyularına dair derin bir farkındalık yaratır ve temel duyu gelişimini derinleştirmeye çalışır.

Waldorf okullarındaki birinci ve en önemli şey, erken çocukluk öğrencilerinin hareket etmesi ve sonra daha fazla hareket etmesinin teşvik edilmesidir. Günde en az üç kez ve hemen hemen her defasında dışarıda yapılan molalar, diğer faaliyetlerin yanısıra doğa yürüyüşlerini, kütükten atlama, ağaca tırmanma ve koşma gibi etkinlikleri kapsar.

Dokunma duyularını geliştirmek için oluşturulan dağınıklık da kum oyunu, çamur oyunu, yağmurda, karda, rüzgarda ve güneşte molaya çıkmak yoluyla teşvik edilir. Dokunsal beceriler, yemek pişirme, hamur yoğurma, balmumundan heykelcik yapma ve diğer sanat etkinlikleriyle iç mekanda yapılır.

Waldorf anaokullarında müzik ve dans sürekli içiçedir. Öğretmenler, çoğunlukla şarkı söyler, hareket eder ve çocukları da aynı şeyleri yapmaya teşvik ederler. Ve tat geliştirilmesi gereken bir duyu olarak görünmese bile, Waldorf anaokulları haftanın her gününün çocuklar için onlara yönelik zengin ve genellikle yeni doku, koku ve tatlarda farklı ve el yapımı sağlıklı atıştırmalıkları temsil etmesi bakımından eşsizdir.

Ve doğalında çocuk oyununun tam merkezinde bulunan tüm bu faaliyetler, Waldorf’un erken çocukluk eğitiminde vazgeçirmek yerine teşvik edilir. Çocuklara çimde yuvarlanmayı, ağaçlara tırmanmayı, çamurda zıplamayı ya da taş toplamayı bırakmaları asla söylenmez, çünkü bu aktivitelerin duyusal bütünleşmeyi geliştirmeye temel olduğuna inanılır. Çok çeşitli duyusal aktivitelerin hareketliliğin, motor becerilerin, esnekliğin, mekansal farkındalığın, dokunma duyusunun, bedenin hareket duyusunun ve tüm duyusal bütünleşmenin oluşturulmasında temel olduğunu biliyoruz.

Doğa Temelli Öğrenme

Açık havada oynanan oyunların duyusal zenginliklerini daha önce tartışmış olsak da doğada geçirilen zamanın artan bilişsel performans, azalan kaygı, iyileşen sınav sonuçları ve daha pek çoğu gibi beyin üzerinde de inanılmaz faydaları vardır.

Bu nedenle, erken çocukluk çağındaki Waldorf çocukları, her türlü hava koşulunda ve her mevsimde doğal oyun bahçesi ortamlarında açık havada oyun oynarlar.

Kendilerini doğal ve sürekli değişen bir ortama kaptıran çocukların yeni şeyleri yeni yollarla öğrenmek için daha fazla fırsatı vardır. Dışarıda olmak, fiziksel keşif için çok daha geniş imkanlar sunar. İlham perisi, mevsimlerin ve yaşam döngüsünün değiştiği her yerdedir; çocuklar içindeki kendi yerlerini anlamaya başladıkça doğa ile bağ kurarlar. Ayrıca, gelecekteki bilimsel araştırmalar için bir temel oluşturacak olan doyurucu bir merak ve doğaya saygı da gelişir.

‘Ormandaki Son Çocuk’ adlı kitabın yazarı Richard Louv, ‘Doğada geçirilen zaman boş zaman değildir; çocuklarımızın sağlığı için gerekli bir yatırımdır’ der.

KaynakWaldorf School of Philadelphia
Avatar
Şifa, Doğa'dan gelir.

Bu yazılar da ilginizi çekebilir


YORUM YAP

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz