Çocukların Sanata İhtiyaçları Var!

0
322

‘Çocuklar sevmeye sevilmeye, yemeye içmeye, açık havaya ve oyun oynamaya ihtiyaç duydukları kadar sanata, hikaye, masal ve şiirlere de ihtiyaç duyarlar.’ Bu sözler, 2005 yılında Astrid Lindgren Memorial Ödülü’nü almaya hak kazanan Philip Pullman’a ait.

Bir çocuğa yemek vermezseniz, yol açacağı hasarı hemen görebilirsiniz. Bir çocuğa açık hava ve oyun imkanı vermezseniz de yol açacağı zararı, çabucak olmasa da, görebilirsiniz. Eğer bir çocuğa sevgi vermezseniz, yol açacağı hasarı görmek yılları alabilir, ama sonucu değiştirilemeyecek şekilde kalıcı olur maalesef.

Bir çocuğa sanat, masal, şiir ve müzik vermezseniz yol açacağı zararı görmek de hemen mümkün olmayabilir. Ama belli bir zarara yol açmış olacaktır. Vücutları yeteri kadar sağlıklı olabilir, koşup oynayabilir, yüzebilir ve çok iştahla yemeklerini yiyebilir, çoğu çocuk gibi bir ton gürültü çıkarabilir, ama bir şeyler kesinlikle eksik olacaktır.

Bazı insanların hayatları boyunca sanatın herhangi bir sanat türüyle karşılaşmadıkları, evlerinde hiç kitap olmadığı, resme önem vermedikleri ve müzikle hiçbir ilgileri olmadıkları, buna rağmen iyi ve mutlu bir hayat sürdükleri doğrudur. Evet, böyle bir şey mümkündür. Buna benzer çok insan tanıyoruzdur. İyi bir komşu ve faydalı bir vatandaş olabilirler.

Fakat bazı insanlar da çocukluklarının veya gençliklerinin, belki de yaşlılıklarının bir dönemecinde daha önce hayalini bile kurmadıkları belli bir tür sanatla karşı karşıya gelebilirler. Onlara gördükleri şey ayın karanlık yüzü kadar yabancı gelebilir. Bir gün radyoda şiir okuyan bir ses duyarlar veya bir evin yanından geçerken pencereden içeride piyano çalan birini işitebilirler veya birinin duvarında belli birinin bir yağlıboya tablosunu görebilirler ve tüm bunlar onları öyle bir sarsar ki, nazikçe tabii ki, başları dönmeye başlar. Böylesi bir karşılaşma için onları daha önce hiçbir şey hazırlamamıştır. Birden bire içlerinin bir açlıkla dolduğunu görürler; bu öyle bir açlıktır ki öylesine tatlı ve öylesine şefkatli bir açlıktır ki neredeyse insanın kalbini titretir. Gözleri dolar, üzgün, mutlu ve yalnız hissederler ve bu tür bir deneyim onlara tamamen yeni ve tuhaf gelir; radyoyu daha da yakından dinlemeye çalışır, açık pencereye daha çok yaklaşır ya da gözlerini tablodan alamaz olurlar. Hep bunu istemişlerdir. Nasıl aç bir insan yemek isterse onların da buna ihtiyacı vardır ve daha önce farkına varmamışlardır.

Aynı şey, bir çocuk için de geçerlidir. Onlar da şans eseri bir müzik eseriyle veya resimle veya şiirle tanışmamışlarsa, belki de hiç tanışamayabilirler, tüm hayatları bunu bilmeden kültürel bir açlık içinde geçebilir.

Kültürel açlığın etkileri çok büyük olmayabilir, hemen görülemeyebilir.

Bazı insanlar, iyi insanlar, nazik arkadaşlar veya faydalı vatandaşlar bunun eksikliğini hiçbir zaman hissetmemiş olabilirler. Dünyadaki tüm kitaplar, tüm müzik eserleri ve tüm resimler bir gecede kayıplara karışsa, bu insanlar çok da kötü hissetmezler, belki farkına bile varmayabilirler.

Ama bu kültürel açlık, çoğu çocukta vardır ve çoklukla tatmin edilmemiştir; çünkü hiçbir zaman farkına vardırılmamışlardır. Dünyanın her tarafındaki çocuklar, başka hiçbir şeyin ruhlarını aynı şekilde besleyemeyeceği, yerini alamayacağı sanatsal deneyimlere dair açlık çekmektedir.

Çoğu zaman her çocuğun yiyeceğe, barınmaya, tıbbi tedaviye ve benzeri şeylere erişim hakkı olduğunu savunuruz. Her çocuğun kültürel deneyimlere de ihtiyacı olduğunu çok iyi anlamamız gerekir. Masallar, hikayeler, şiirler, resimler, müzik eserlerine erişim imkanı olmayan çocukların sanat eserlerine açlık çektiklerini bilmek zorundayız.

KaynakAstrid Lindgren Memorial Award
kumdakiayakizleri
Bilgeliği doğrudan yaşamak, onun hakkında bir şeyler bilmekten daha önemlidir.

Bu yazılar da ilginizi çekebilir


YORUM YAP

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz