Gelin Şimdi İçeriye Bakalım

0
214

Dünyanın uçsuz bucaksızlığının ve varlıklarının sayılamazlığının kendilerini gösterdikleri dışarıyabaktığımızda safi bir birey olarak kendi benliğimiz büzülüp hiçleşir ve öyle görünür ki sanki gözden kaybolur. Bu muazzam kütle ve sayılarla kendinden geçmiş olarak bir adım daha atar ve ancak dışarıya yönelmiş, dolayısıyla nesnel felsefenin doğru yolda olabileceğini düşünürüz; en eski Grek filozoflarının bundan kuşku duymak hiçbir zaman akıllarına bile gelmemiştir.

Gelin şimdi içeriye bakalım. Öncelikle her bireyin dolaysız olarak sadece kendisiyle ilgilendiğini görürüz; gerçekten o kendisiyle başka her şeyi yapıp çatmaktan daha fazla derinden ilgilenir. Bu onun doğrudan yalnızca kendisini, buna karşılık kalan her şeyi ancak dolaylı olarak bilmesinden ileri gelir. Eğer buna ilave olarak bilinçli ve bilen varlıkların yalnızca bireyler olarak düşünülebildiği ama bilinçsiz olanların ancak yarım varlığa, sadece dolaylı olan varlığa sahip olduklarını düşünürsek, o zaman buradan gerçek ve hakiki varoluşun yalnızca bireylerde gerçekleştiği sonucuna ulaşırız. Son olarak öznenin nesneyi belirlediğini, dolayısıyla bu uçsuz bucaksız dış dünyanın varoluşunun ancak bilen varlıkların bilincinde gerçekleştiğini hatırlarız. Dolayısıyla bu dünya, onun taşıyıcıları olan bireylerin varlıklarına öylesine belirgin biçimde bağlıdır ki bu anlamda o bireysel bilincin salt donanımı, bir ilineği olarak bile görünebilir.

Bütün bunları aklımızda tutarsak, ancak doğrudan doğruya verili olan şey olarak özneden hareket edip içeriye yönelmiş olan felsefenin, dolayısıyla Descartes’tan bu yana yakın zamanların felsefesinin doğru yolda olduğu görüşüne ulaşırız; o zaman eskilerin temel meseleyi gözden kaçırmış olduklarını düşünürüz. Fakat bundan ancak içimize çekilip kendimizle baş başa kaldığımızda ve her bilen varlığa ait olan özgünlük duygusunun farkına vardığımızda tam olarak emin oluruz. Dahası herkes, hatta en önemsiz birisi bile, kendisini basit öz-bilincinde bütün varlıkların en gerçeği olarak görür ve zorunlu olarak kendisinde dünyanın gerçek merkezini, hatta bütün gerçekliğin asli kaynağını tanır. Ve bu nihai bilinç yalan söyleyebilir mi? Bunun en güçlü anlatımı Upanişadların sözüdür: Bütün bu yaratıkların toplu olarak hepsi benim ve benim dışımda başka bir varlık yoktur. Her şeyi ben yarattım. (hoe omnes creaturae in totum ego sum, et praeter me ens aliud non est, et omnia ego creata feci). Bu kuşkusuz aydınlanıcılığa hatta gizemciliğe geçiştir. O halde bu içe yönelmiş düşüncenin sonucudur; hâlbuki dışa yönelmiş düşünce, varlığımızın amacı olarak bize bir kül yığınını gösterir.

KaynakArthur Schopenhauer, 'Üniversiteler ve Felsefe'
Avatar
Bilgeliği doğrudan yaşamak, onun hakkında bir şeyler bilmekten daha önemlidir.

Bu yazılar da ilginizi çekebilir


YORUM YAP

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz