En İyi Besin Nedir?

0
666

Hangi besin daha fazla enerji, dayanıklılık, sağlık ve yaşam gücü verir? Hangi besin hastalıklara ve yaşlılığa neden olur? Yaşam gücünün özü nedir? Nefes egzersizleri mi? Hareket mi? Mükemmel bir zihin mi yoksa doğru besin mi?

Benim formülüm, yaptığım bu benzetme, açıklayıcı cevabı veriyor ve problemin tüm bilmecesini çözüyor. Öncelikle her tür besin alımını azaltarak veya gerekirse tamamen keserek (oruç tutarak), A’yı (ağırlık) azaltmalısınız. İkincil olarak da mümkün olduğunca ağırlığa neden olan mukus oluşturucu besinlerden uzak durmalısınız. Tüketmeniz gereken besinler, çözücü, temizleyici ve ağırlığı giderici özelliğe sahip besinlerdir (Bakınız: Azalan Yaşam Gücüne Karşın). Ancak bu şekilde G’yi (gücü) arttırabilirsiniz. Bu da G’nin çalışmasının, sınırsız, yorulmak bilmeyen güç kaynağı hava basıncının engellenmemesi anlamına gelmektedir.  Yani canlılık, insan ve hayvan yaşamının gerçekleşmesi, hava basıncının sağladığı engelsiz, mükemmel kan dolaşımına ve hayati önem taşıyan dokuların elastikiyetine bağlıdır. Yaşam fonksiyonları için gereken karşı basınç da doğru besinlerden kazanılır.

G(güç) sonsuzdur, sınırsızdır ve her yerde, herkeste aynıdır ama çalışmasının ölçüsü ve hızı, biriken ağırlıkla birlikte yavaşlar. Fazla ve yanlış yemek, otomatik olarak dokuların karşı basıncını azaltır.

Yaşam gücünün doğrudan yemek veya doğru beslenmeye bağlı olmadığını belki şimdi biraz daha görebiliyorsunuz. En iyi besin maddelerinden fazla miktarda yediğinizde ki özellikle de vücudunuz atık ve toksinlerle tıkanmışsa, bu besinler kan dolaşımınıza saf haliyle ulaşamayacak, güç sağlayıcı yaşamsal maddelere dönüşmeyecektir. Mukus ve toksinlerle karışarak, aksine yaşam gücünüzü engelleyecektir. Bu durumda A (ağırlık), G’den (güç) fazla olacaktır. Vücut A’yla (ağırlık) tıkalı olduğu sürece, G’yi (güç) veya Y’yi (yaşam gücü) arttırmak amacıyla besin değerlerini hesaplamanın ne kadar gereksiz olduğunu sanırım şimdi daha iyi anlıyorsunuzdur.

Bu problem, benim yöntemimle çözülmektedir. Bu yöntem, düzenli aralıklarla uygulanan kısa oruç kürleri ve arındırıcı, besin değeri olmayan, mukussuz veya az mukuslu öğünlerden oluşuyor. Oysa genel kanı şudur: Hasta bir insanın Y’sini (yaşam gücünü) arttırmak için besin değeri yüksek daha fazla besin gereklidir. A’yı (ağırlık), doğru ve kişiye özel düzenlenmiş öğünlerle gidermeye çalışın. Oruçtan sonra G (güç), engelsiz hareket ettiği için otomatik olarak artar. “Mukussuz” beslenmenin, doğru besini bilmekten başka bir şey olmadığı inancının ne kadar yanlış ve yetersiz olduğunu sanırım şimdi daha iyi anlayabiliyorsunuzdur.

Yapılan bazı oruç kürlerinin, meyve diyetlerinin ve başka doğal tedavilerin neden başarısızlıkla sonuçlandığı, işte bu yüzdendir. Uzman olmayan bir insan sonunda mutlaka çıkmaza girer. Bunu daha açık şöyle açıklayabiliriz: Kişi bu doğal yöntemlerle A’yı (ağırlık) hızlı bir şekilde çok fazla miktarlarda bertaraf ederek kendini bir süreliğine “iyi” hissediyor, ancak çözülme süreci gittikçe daha da derinlere iniyor – A kana karışıyor – bu kez kendini berbat, zayıf hissediyor; bu yüzden de eski beslenme düzenine geri dönüyor. Bu beslenme düzeniyle birlikte ağırlıkların dışarı atılması sona eriyor, kişi kendini yine iyi hissediyor ve zayıf düşmesinin sorumlusu olarak da mukussuz besini görüyor. Yanlış besini de sağladığı olumlu etkisinden dolayı doğru kabul ediyor. Bu yönteme olan güvenini tamamıyla kaybediyor ve tüm ciddiyetiyle, “Denedim, ama yanlıştı” diyor. Tamamen bilinçsizce bu yöntemi sorumlu tutuyor, oysa bütün suç kendisindedir. Bu durum, beslenme uzmanları ve natüristler için bile bir handikaptır. İşte size açıklamaya çalıştığım bu noktayı aklınızdan hiç çıkarmamanız gerekiyor.

Birçok insan daha tecrübeli olabilir, ama benim gibi çok az insan yaşam gücünün, enerjinin ve kuvvetin besinlerden kaynaklanmadığını biliyor. Onlar buna uykuyla ulaşabileceklerine inanıyor. Yıllar süren oruç ve beslenme deneyimlerimden öğrendiğim ve kanıtlamış olduğum bilgiler, özetle şu maddeleri kapsamaktadır:

Birincisi: Yaşam gücü doğrudan besinlere bağlı değildir, daha çok insan makinesinin mukus ve toksin gibi engellerle ne derece kısıtlandığı ve “tıkandığına” bağlıdır.

İkincisi: A’yı (ağırlık) ortadan kaldırmak için G’yi (güç) yapay olarak arttırmak, dokuları fiziksel müdahale yoluyla sallamak ve titretmek, her zaman Y’nin (yaşam gücü) kaybına neden olmaktadır.

Üçüncüsü: G (güç) yoluyla enerji, bedensel ve zihinsel verim, dayanıklılık ve sağlık. Tek başına hava ve su muhteşemdir ve her türlü hayal gücünün ötesinde bir şeydir, yeter ki G (güç) tamamıyla arınmış bir vücutta, A’sız (ağırlık), engelsiz ve sürtünmesiz kullanılabilsin.

Dördüncüsü: İnsanın besinsiz yaşayabilmesinin sınırı ve ne zaman yine katı besine ihtiyaç duyabileceği henüz bilinmemektedir.

Beşincisi: Havanın ve belirli bir miktar da su buharının yanı sıra G’nin bileşimi, arınmış bir vücutta sonsuzluktan gelen şu etki maddeleriyle daha da güçleniyor:

Elektrik, ozon, ışık (özellikle güneş ışını) ve koku (meyve ve çiçeklerin kokusu).

Ayrıca, böylesine doğal ve arınmış koşullar altında havadan azot alınması da mümkündür.

KaynakProf. Dr. Arnold Ehret, 'Şifalı Besinler'
Avatar
Şifa, Doğa'dan gelir.

Bu yazılar da ilginizi çekebilir


YORUM YAP

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz